8. Hukuk Dairesi       

2014/14667 E.

2014/17502 K.

MAHKEMESİ : Adana 4. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 11/02/2013
NUMARASI : 2012/193-2013/132

H.. G.. ile O.. G.. aralarındaki katkı payı ve katılma alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Adana 4. Aile Mahkemesi’nden verilen 11.02.2013 gün ve 193/132 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, vekil edeninin evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmaza çalışması karşılığı elde ettiği geliri ve ziynetlerini satmak suretiyle katkıda bulunduğunu açıklayarak 1816 parselde kayıtlı 4. Kat 20 Nolu bağımsız bölüme ilişkin olarak fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 30.000 TL katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak vekil edenine verilmesini istemiş, harç yatırmak suretiyle 11.02.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 54.466,83 TL’sına çıkarmıştır.
Davalı vekili, davanın bir yıllık zamanaşımı süresinin geçirilmesinden sonra açıldığını, kaldı ki taşınmazın bedelinin bir bölümünün vekil edenine ait Kozanda bulunan arsasının, bir bölümünün ise yine vekil edeni adına kayıtlı Renault marka aracının satılması ile karşılandığını, kalan kısmı bakımından ise banka kredisi kullanıldığını, davacının katkısının bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 39.676,23 TL katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren faiziyle, 10.758,60 TL katılma alacağının ise karar tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsiline, fazla isteğin reddine karar verilmesi üzerine, hüküm; davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 21.08.1997 tarihinde evlenmiş 10.03.2006 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 14.11.2006 tarihinde kesinleşmesiyle evlilik birliği son bulmuştur. (TMK’nun 225/2). TMK’nun 179. maddesine göre mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır. Dosya arasında yer alan tapu kaydına göre uyuşmazlık konusu 1816 parselde kayıtlı 1/32 arsa paylı 4. Kat 20 Nolu bağımsız bölüm 03.07.2000 tarihinde davalı eş adına satın alınmıştır.
Taraflar arasında başka bir mal rejimi seçildiği ileri sürülmediğine göre, 21.08.1997 evlenme tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinde kadar mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı 10.03.2006 tarihine kadar TMK’nun 202. maddesine göre yasal edinilmiş mallara katılma rejimine tabidirler.
Davacı tarafından katkının yapıldığı ve taşınmazın satın alındığı tarih itibariyle eşler arasında 743 sayılı TKM’nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı, taşınmazın satın alınırken Vakıfbank A.Şubesi’nden çekilen ve 120 ay geri ödemeli kredinin 01.01.2002 tarihinden boşanma dava tarihine kadarki ödemeler bakımından edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Eşler arasındaki mal rejimi TMK’nun 225/2. maddesine göre boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle son bulmuştur.
Davacı, evlendiği tarihten itibaren öğretmen olarak çalıştığını, dava konusu taşınmazın satın alınırken gerek maaş geliri gerekse düğünde takılan ziynetlerinin satılarak elde edilen bedelinin bu mal için verildiğini açıklayarak alacak isteğinde bulunmuştur. Davalı koca ise, taşınmaz alınırken bedelinin bir bölümünün Kozan’da bulunan arsasının ve yine adına kayıtlı Renault marka aracının satıldığını, kalan kısmı bakımından da banka kredisi kullandığını ödemeleri de kendisinin yaptığını, davacı eşinin katkısının bulunmadığını bildirmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamalar, dosya arasındaki bilgi ve belgelere göre dava, evlilik birliği içerisinde mal ayrılığı rejiminin geçerli bulunduğu dönemde edinilen taşınmaza maaş ve ziynet bedelleri ile yapılan katkı sebebiyle katkı payı alacağı, taşınmazın edinilmesi sırasında çekilen ve 01.01.2002 tarihinden sonra da devam eden kredi ödemelerine ilişkin olarak da katılma alacağı isteğine ilişkindir.
743 sayılı TKM’nin yürürlükte olduğu; 01.01.2002 tarihinden önce eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde karı ve kocanın diğerinden katkı payı karşılığında bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle katkısının bulunması gerekir. Dosya kapsamına göre davacı eşin, memur olarak çalıştığı, düzenli gelir elde ettiği sabit olduğundan geliri ile katkısı bulunduğunun kabulü gerekir. Davacı, her ne kadar ziynetleri ile de katkı yaptığını ileri sürerek talepte bulunmuş ise de, mahkemece ispatlanmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiş, davacı temyiz isteğinde bulunmadığından bu husus davacı aleyhine kesinleşmiştir.
Evlilik içinde 01.01.2002 tarihi sonrası eşlerden biri adına edinilen mal varlığı üzerinde diğer eşin yasadan kaynaklanan artık değerin yarısı oranında katılma alacağı isteme imkanı bulunmaktadır (TMK’nun 231, 236/1.m.). TMK’nun 222. maddesi gereğince, belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Bir eşin bütün mallarının aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerekir. Katılma alacağı bakımından talepte bulunan eşin çalışıp çalışmaması veya herhangi bir katkıda bulunup bulunmamasının bir önemi de yoktur. Katılma alacağı yasadan kaynaklanmaktadır. Bu tür davalarda, eklenecek değerlerden (TMK.m.229) ve denkleştirmeden (TMK.m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK.m.219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.m.231) yarısı üzerinden (TMK.m.236/1) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak katılma alacağının hesaplanması gerekir. Dosya arasında yer alan 31.10.2012 tarihli bilirkişi raporunda, yukarıda belirtilen esaslara uygun olarak davacının katılma alacağının hesaplandığı, mahkemece bu miktara tasfiye tarihinden itibaren de faize hükmedildiği anlaşılmakla, hükmün katılma alacağına ilişkin bölümünde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporundaki katkı payı alacağına ilişkin hesaplama esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. 31.10.2012 tarihli bilirkişi raporunda davacının maaş geliri ile katkısının kabulü doğru ise de tarafların gelirlerine ilişkin tüm belgeler getirilmeksizin hesaplama yapılmıştır. Bundan ayrı davalı kocanın TMK’nun 152 .maddeden kaynaklanan bakım ve iaşe yükümlülüğü sebebiyle belirlenen tasarruf oranı, hayatın olağan akışı, hakkaniyet ölçüleri nazara alındığında düşük belirlenmiştir. Davalı Kozan’da bulunan 95 ada 72 parselde kayıtlı arsasının ve plakası bildirilen R marka aracının satılarak eldeki taşınmazın alımına harcadığını ileri sürmüş ise de anılan arsa 29.06.1998 tarihinde davalı tarafından satılmış olup parasının dava konusu mala verilmiş olduğu iddiası, malın alındığı tarihe kadar 2 yıldan fazla bir zaman geçmiş olması, paranın kaydının bulunmaması ve hayat tecrübeleri gözetildiğinde, belirtilen araç ise hiç davalı adına kayıtlanmadığı alınan cevabi yazılardan anlaşıldığından bu hususların ispatlanmadığının kabulü doğru olmaktadır.
Bu halde Mahkemece yapılacak iş; taşınmazın 01.01.2002 tarihine kadarki ödemelerine ilişkin olarak 743 sayılı TKM’nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejimi döneminde edinildiğine ve eşlerin belirli bir gelire sahip olup katkılarının olduğunun kabulü gerektiğine göre her iki eşin evlilik tarihinden 01.01.2002 tarihine dek çalışmalarına ilişkin tüm belgeleri eksiksiz olarak ilgili yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, ondan sonra her iki eşin evlendikleri tarihten itibaren taşınmazın satın alındığı 03.07.2000 ve halen ödemeleri devam eden banka kredi taksitlerinin 01.01.2002 tarihlerine kadarki zamana ilişkin gelirlerinin ayrı ayrı belirlenmesi, eşlerin toplum içerisindeki statüleri ve konumları göz önünde bulundurularak her birinin ayrı ayrı kişisel harcamalarının saptanması, 743 sayılı TKM’nin 152. maddesi uyarınca davacı kocanın evi geçindirme yükümlülüğünden doğan harcamalarının kişisel masraflarına eklenmesi bu oranların olabildiğince makul ve hakkaniyet ölçüleri içerisinde tespit edilmesi, her eşin ayrı ayrı kişisel harcamalarının toplam gelirlerinden ayrı ayrı düşürülerek her birinin tasarruf ettikleri gelir miktarlarının belirlenmesi, toplam tasarruf miktarı karşısında tarafların katkı oranlarının tespit edilmesi, ondan sonra dava tarihine göre belirlenecek bağımsız bölümün (01.01.2002 tarihine kadar taşınmaz için yapılan ödemenin toplam ödeme içindeki oranı da nazara alınarak taşınmazın değerinin belirlenerek) sürüm değerleri ile katkı oranlarının çarpılması sonucu davacının saptanacak katkı alacağının hüküm altına alınması gerekmektedir.
Bu nedenle, bu hesaplamanın yapılması için dosyanın daha önce dosyada rapor alınmayan konunun uzmanı bir hukukçu öğretim üyesi, bir mali müşavir veya muhasebeciye tevdii edilerek yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık rapor alınması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile eksik belge ile düzenlenen rapor esas alınarak katkı payı alacağına hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün katkı payı alacağına ilişkin bölümü bakımından 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 863,75 TL peşin harcın istek halinde davalıya iadesine, 29.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir